Şehitler Meydanı. Beyrut, Lübnan. 1991 © Josef Koudelka | Magnum Photos

James Estrin[1]
19 Kasım 2013, 17.00

Josef Koudelka profesyonel yaşamına Çekoslovakya’da bir mühendis olarak başladı ve 20li yaşlarının sonlarına doğru fotoğrafa geçti. 1968’de, ülkesindeki Sovyet işgalini fotoğrafladı ve 1975 yılında, etkileyici kitabı olan “Gypsies”i [“Çingeneler”] yayımladı (gözden geçirilmiş ve genişletilmiş baskısı, 2011’de Aperture tarafından yayımlandı).

Yine Aperture tarafından yayımlanan yeni kitabı “Wall: Israeli and Palestinian Landscapes” [“Duvar: İsrail ve Filistin Manzaraları”]; İsrail’in, Batı Şeria’dan İsrail’e Filistinlilerin geçişini kontrol etme olarak belirtilen amaçla geçtiğimiz on yılda inşa ettiği bariyeri fotoğrafladığı üçün üzerinde yılın sonucudur. Kitap bir grup projesinin sonucu olarak ortaya çıktı – fotoğrafçı Frédéric Brenner tarafından organize edilen ve Bay Koudelka’yı da kapsayan 11 fotoğrafçının bulunduğu “This Place: Making Images, Breaking Images – Israel and the West Bank” [“Bu Yer: Görseller Oluşturmak, Görselleri Bozmak – İsrail ve Batı Şeria”].

Bay Koudelka, 75 yaşında, 40 yılı aşkın süredir Magnum Photos üyesi. Geçtiğimiz hafta Paris’te James Estrin ile konuştu. Bu konuşma düzenlenmiştir ve Lens’te, salı ve çarşamba günleri olmak üzere iki parça olarak paylaşılacaktır.

S: En son Charlottesville’de, Look3’de buluşmuştuk.

C: Mümkün olduğunca az röportaj yapmaya çalışıyorum ve genellikle bir gösterim olduğu için röportaj yapıyorum ve yapmam gerektiğini biliyorum. Çoğu zaman uzun sürüyorlar. Hızlı yapmak istemiyorum, detaylı yapmak istiyorum.

Her ne yapıyorsam, özünde kendim için yapıyorum. “Gypsies”i, çingeneleri kurtarmak için yapmadım, çünkü ben bile onları kurtaramayacağımı biliyorum. Dolayısıyla yaptığım her şey kendim için. Eğer bir işe yararsa çok memnun olurum. Dünyayı dolaşıyorum, neyin dikkatimi çektiğini ve benimle bir ilgisi olduğunu keşfetmeye çalışıyorum. Bu nedenle asla bir dergi için çalışmadım, hiçbir zaman moda işi yapmadım, hiç tanıtım yapmadım. Benim için bir proje benim dikkatimi çekmeli ve beni ilgilendirmeli.

O yüzden bu grup projesi çıktığında hayır dedim, katılmak istemiyorum. Her şeyden önce, İsrail’e bulaşmak istemedim çünkü çok, çok karışık ve tam olarak benim fikrim değildi. İkincisi, bu bir grup projesiydi ve ben grup projelerine karşı çok şüpheciyimdir çünkü ne yaptığınızı kontrol edebilirsiniz ama diğerlerinin ne yaptığını kontrol edemezsiniz.

Böylece oraya gitmeyi reddettim.

Frédéric Brenner beni gitmeye zorladı. İki haftalığına gidip bir bakmamı söyledi. Kendi biletimi kendim ödemem şartıyla gideceğim çünkü sana hayır diyeceğim, dedim. Onu çok iyi tanırım, fotoğraf çekmeye başladığından beri, onu severim ve dürüst biri olduğunu düşünüyorum.

Hiç İsrail’e gitmemiştim ve İsrail’in nasıl bir yer olduğunu merak ediyordum, tamam dedim. Ve oranın da benimle ilgisi olduğunu keşfettim.

25 yıl boyunca – ki bu benim en uzun fotoğraf projem – çağdaş insanın çevreyi nasıl etkilediği konusu ilgimi çekmiştir. Bunun üzerine 10 kitap yaptım.

Sonra duvarı keşfettim. Ben de bir duvarın ardında büyümüştüm ve onun ne olduğunu biliyordum. Benim için iyi fotoğrafçı 10 dakikalığına sokağa çıkıp o harika fotoğrafı çeken kişi değildir. İyi fotoğrafçı, iyi olabilmek için gerekli şartları yaratmalıdır. Çevredeki hasarın çok kötü olduğunu düşündüm. Bu çevre, benimle ilgisi olan bir şeydi.

Tüm bunlara çok karışmak istemedim, dolayısıyla istediğimi yapmama izin vereceklerine dair bir garantiye ihtiyacım vardı. Ancak üç hafta içinde her biri İsrail’e olan 4 seyahatin artdından kullanılmayacağımdan emin olmuştum – İsrail’de istediğimi yapabilme özgürlüğünün bana verileceğinden. Başından sonundaki ürüne kadar kontrol edebileceğimden emindim. Ancak ondan sonra kontratı imzaladım. Bu bir kitap olacaktı ve yayıncıyı ben seçecektim. Fotoğrafların sadece üçüne bakarsanız tüm bunların neyle alakalı olduğunu anlamayabilirsiniz. Benim için soru, bir sergi yaparsam bir metin olup olmayacağıydı. Metne ihtiyacım yok. “Black Triangle”da [“Siyah Üçgen”] olduğu gibi arkada kısa bir metin olacak.

Andrew Handerson/The New York Times. Josef Koudelka Manhattan’daki Aperture Gallery’de “Invasion 68 Prague” sergisinin önünde duruyor.

S: İnsanlar duvarı düşündüğünde her şey politikayla ilgili olduğu için mi sözcükleri istemiyorsunuz? Duvarın sizin için de bir anlamı var; Çekoslavakya’da duvarın ardında yaşamak.

C: Benim için ilginç olan şuydu, bu kitapları İsrail’de insanlara gösterdim ve herkes bunun politik bir kitap olmadığını, insanla ve yerle alakalı olduğunu söyledi. Bu kitap çatışmayla ilgili değil, tabii nasıl isterseniz öyle algılayabilirsiniz.

İsrailli bir şair bana şöyle dedi, “Önemli bir şey yaptın – görünmez olanı görünür kıldın.” İsraillilerin duvarı görmek istemediğini ve hatta onun hakkında konuşmak bile istemediğini kastetti. Onun üzerinden geçmiyorlar. Tek bir ülkede yaşamak, Fransa’da veya Çekoslovakya’da, ve gözardı etmek istediğiniz tek bir şeyi, tek önemli şeyi tümüyle gözardı etmek çok kolaydır.

S: Kitap ve sizin hakkınızda düşünürken dikkatimi çeken şey sizin köksüz olan insanları fotoğrafladığınız oldu. “Exiles”dakiler [“Sürgünler”], evlerini terk etmek zorunda kalan insanlar. Çingenelerin bir evleri yok veya gittikleri bir sonraki yer evleri olabilir. Bazı Filistinlilere göre duvar onları evlerinden alıkoyuyor.

C: Ben bir duvarın ardında yetiştirildim ve tüm hayatım boyunca dışarı çıkmak istedim, duvarın prensibi budur – dışarı çıkamayacağınızı bilirsiniz.

S: Yani bu sadece fiziksel bir duvar değil.

C: Tabii ki fiziksel bir duvar. Umarım kitabım benim deneyimimle ilgili değildir. “Black Triangle” kitabım; bir çevrebilimci değilim ama o alana yardım etmekte kullanıldıysa çok mutluyum. Bakan kişi ondan farklı bir şey çıkarabilir.

Foto-hikâyeleri sevmiyorum. Nitekim foto-hikâyelerin tüm fotoğrafçılığı tahrip ettiğini düşünüyorum. Bir yakın planınız olmalıydı ve farklı şeyler yapmalıydınız ve benim için, farklı insanlara çok farklı hikâyeler anlatan tek bir fotoğraf ilgi çekicidir. Benim için iyi bir görselin işareti budur.

Hepimiz deneyimlerimiz yoluyla görürüz. Kendi deneyimlerim sebebiyle duvar, özünde diğer tarafa geçememeyle ilgiliydi.

Orada olduğum her gün duvardan başka bir şey görmedim ve diyebilirim ki üç haftadan daha fazla ona dayanamazdım. O kadar bunalmıştım ki oradan uzaklaşmam gerekiyordu.

Çekoslovakya’da fotoğraf çekmeye yeni başladığım zamanlar bana pratik birkaç şey söyleyen yaşlıca bir beyefendiyle karşılaştım, yaşlı bir fotoğrafçı. Söylediği şeylerden biri şuydu: “Josef, fotoğrafçı bir konu üzerine çalışır, ama konu da fotoğrafçı üzerine çalışır.” Elimde fotoğraf makinesinin vizörü var ve ben dünyayı – dünya için – o vizöre koymaya çalışıyorum. Ama aynı zamanda dünya da beni şekillendiriyor.

Exiles. Karnaval. Olomouc, Moravia, Çekoslovakya. © Josef Koudelka | Magnum Photos

S: Görev alarak çalışma yapmadınız çünkü başkalarının sizin yaptıklarınızı kontrol etmesini veya ne yapılacağını söylemesini istemediniz.

C: Kitabın 25 ya da 26 modelini yaptım. İş ancak 1000 ihtimalin ardından bitiyor, farklı değil tam olarak o şekilde yapılması gerektiğine varıyorsunuz.

S: Bir bütünün parçası gibi gözüküyor. Duvarın, gençliğinizdeki bireysel özgürlük arayışında yeri olduğunu söylemiştiniz. Ki bu da…

C: Bence bu sadece duvarla alakalı değil, kitabım duvarla ve İsrail ve Filistin arazisiyle ilgili. Bölünmüş bir ülke ve o koşullara çeşitli şekillerde tepki gösteren insanlar var.

Benim için, Filistinli veya İsrailli fark etmez, ben sizi olduğunuz gibi görüyorum. Çekoslovakya’dan ayrıldığımda insanlar bana şöyle soruyorlardı: “Komünist misiniz? Komünizme karşı mısınız? Anarşist misiniz?” Nasıl etiketlediğiniz bana pek bir şey ifade etmiyor.

Bölünmüş bir ülkemiz var ve her iki gruptaki insanlar da kendilerini savunmaya çalışıyorlar. Kendini savunamayan ise arazi. Böyle kutsal bir arazide süregelen şeyi – ki insanlığın büyük çoğunluğu için en kutsal alan – araziye karşı işlenen suç olarak isimlendiriyorum. İnsanlığa karşı suçlar var olduğu gibi araziye karşı suç da olmalı.

Öncelikli olarak tahribata karşıyım – ve şu an olan da dünyanın en önemli arazilerinden birinde, devasa bir araziye karşı işlenen suçtur.

S: Kendinizi fotoğrafladığınızı söylemiştiniz – insanların fotoğraflarınızda farklı şeyler görmesi güzel ama siz kendiniz için fotoğraflıyorsunuz. Şunu fark ettim ki benim için fotoğraflamak daha çok süreçle alakalı – ürün kendi başının çaresine bakacaktır. Süreç doğruysa fotoğraf da doğru bir şekilde açığa çıkacaktır.

C: Ben fotoğraflarımı yayımlamaya hiçbir zaman çok ilgi duymadım. Hiç ilgim yoktu, fakat şimdi değişiyorum. Geçmişte biri gelip bana “Fotoğraflarını yayımlamaman şartıyla fotoğraf çekmen için sana para vereceğim,” deseydi hiç soru sormadan kabul ederdim. Ama “Fotoğraflarına zarar vermek istiyorum,” deseydi hayır derdim. Benim için işin özü önemli.

Josef Koudelka/Magnum Photos Romanya. 1968. Gypsies.

Ben o dünyayı değiştirmek isteyen adam değilim – tabii ki yardımı olursa mutlu olurdum. Ama Çingene kitabımı yayımladığımda kendimi bir fahişe gibi hissetmiştim çünkü aniden parası olan herkes onu alabilirdi.

Fotoğrafları göstermek istediğim insanları seçmek isterdim. Bu, Çekoslovakya’dan gelen bir deformasyondu çünkü fotoğraflarımın orada bir önemi olmadığını biliyordum.

(Gülüyor.) Çingenelerime yardım edemedim. Eğer sadece Çingeneleri fotoğraflayacak olsaydım devlet tarafından sorunlarla karşılaşırdım, çünkü onlar Çingeneler hakkında çok fazla konuşma istemiyorlardı.

İçinde büyüdüğüm o Çek döneminden kalan, birçok yönde etkisi olan bir deformasyonum var. Bu, dile kadar gidiyor. İnsanların söylediği şeylere inanmıyorum. Yazılan ya da duyduğunuz – aksi doğruydu.

Benim için fotoğrafçıların fotoğrafları hakkında söylediği şeylerin hiçbir önemi yok. Benim için sadece fotoğraflara bakmak yeterli. İnsanlar çoğu zaman – sıkıcı fotoğraflar için – orada bir şey olduğunu gösterebilmek için çok fazla şey söylemek zorundadırlar ve çoğu zaman ortada hiçbir şey yoktur.

S: Peki bunu kendiniz için yapıyorsanız, buradaki tatmin nedir? Sadece görmek istediğiniz şeyleri görmek adına mı kendiniz için yapıyorsunuz?

C: Dediğim gibi değişiyorum. Tabii ki bu kitabın bir şey değiştireceğine dair bir yanılsamam yok. Sadece gördüğümü gösteriyorum. Bu kadar.

S: Benim merak ettiğim, bir estetik tatmin var mı – bir şey hazırlamanın sanatsal tatmini?

C: Ben hiçbir zaman “sanat” açıklamasını kullanmam, hatta ne zaman bir Magnum toplantısı olsa ve sanatla ilgili konuşulmaya başlansa şöyle derim: “Yıllık toplantıdan sanat kelimesini çıkarabilir miyiz? Sadece fotoğraf hakkında konuşalım. Bu sanat nedir?”

Bilina nehir yatağı, kömür madenciliği sebebiyle 65 kez kazılmış ve yeri değiştirilmiştir. The Black Triangle, Ore Dağları, Çek Cumhuriyeti. 1993. © Josef Koudelka | Magnum Photos

Düzeltme: Bu gönderinin orijinalinde “Filistinli Batı Şeria ve İsrail’i ayıran İsrail yapımı duvar”a atıfta bulunuldu. İsrail’in, Batı Şeria’dan İsrail’e Filistinlilerin geçişini kontrol etme olarak belirtilen amaçla geçtiğimiz on yılda inşa ettiği bariyer olarak bahsedilmeliydi. Fakat İsrail ve Batı Şeria arasında 1967 öncesi var olan sınır boyunca ilerlemek yerine büyük bir bölümü Batı Şeria bölgesini boylu boyunca kesiyor.

Gypsies. Çingeneler. Jarabina, Çekoslovakya. 1963. © Josef Koudelka | Magnum Photos

Kaynak: https://lens.blogs.nytimes.com/2013/11/19/josef-koudelka-formed-by-the-world/

Çeviri: Gamze Yılmazel


[1] James Estrin, 1987 yılında serbest çalışmaya başladığı New York Times’a 1992 yılında fotoğrafçı olarak katılmıştır ve gazetenin Lens isimli blog sayfasının yazı işleri müdürü yardımcılığını yapmaktadır.  

One thought on “Josef Koudelka: Dünyada Şekillendirildi

Leave a comment