Radical Philosophy Kolektifi

RP 2.07 (Bahar 2020)

Geleceğin tarihçileri 2020’de başlayan, çığır açan dönüşümü anlamaya çalıştıklarında, dikkate almaları gereken şeylerden biri, – geçen yıl olanların yanı sıra – bu yılın başlangıcına damgasını vuran kitlesel protestolar ile şubat ve mart aylarında Covid-19’un yayılmasını da içeren sert önlemler arasındaki ilişki olacaktır. Küresel ölçeğe yaklaşan bir şey üzerinde etkisini gösteren herhangi bir karmaşık süreç gibi, hem protestoların doğası hem de bunu takip eden salgın tedbirleri, yer ve bağlama göre değişmiştir. Mevcut çerçeve, her durumda, şimdiye kadar küresel olmaktan ziyade ulusal veya bölgesel olarak kaldı. Yine de protestolar, pandemi ve ikisi arasındaki ilişki hakkında belki de en çarpıcı olan şey; hepsinin eşi görülmemiş bir yakınsama, senkronizasyon ve üst üste binme ile etiketlenmiş ‘dünya tarihi’ fenomenleri olarak anlaşılmasını talep etme seviyeleridir – henüz doğrudan koordinasyon ile örtüşmüyorlarsa. ‘Eşi görülmemiş’ ifadesinin bugünlerdeki rutin kullanımının kendisi emsalsizdir.

Fotoğraf: Nicole Tung, Hong Kong, Ağustos 2019.

Bir anlamda, kuşkusuz ki pandemi, dünyanın her yerinde güç durumdaki ulusal hükümetlere, tüm önemli muhalefet biçimlerini bastırmak için mükemmel zamanlanmış bir bahane sundu. Bu hükümetlerin bazıları yakın bir çöküşten kurtulmuş olabilir. Bazen şimdiden başka bir döneme ait gibi görünseler de, 2019 boyunca kitlesel protestoların ne kadar yaygın, ne kadar radikal ve nasıl kararlı hâle geldiğini hatırlamak önemlidir. Yılın son haftalarında basın hâlâ art arda gelen halk ayaklanmalarının kapsamını ve canlılığını vurgulayan haberlerle doluydu. Örneğin, 23 Aralık’ta Financial Times’da ‘sokak protestosunun bir yılı’nı inceleyen Gideon Rachman, onun ‘salt coğrafi yayılımı’ndan etkilenmişti… ‘Hong Kong, Hindistan, Şili, Bolivya, Ekvador, Kolombiya, İspanya, Fransa, Çek Cumhuriyeti, Rusya, Malta, Cezayir, Irak, İran, Lübnan ve Sudan’da günlük yaşamı bozacak ve paniğe neden olacak kadar büyük protestolar patlak verdi – ki bu liste geniş kapsamlı değil.’ Hong Kong’un öğrencileri ve Fransız gilets jaunes [Sarı Yelekliler] Avrupa başlıklarına hâkim olmuş olsa da Sudan ve Cezayir’de hükümetler devrildi ve sonbaharda Lübnan ve Irak’ın başbakanları istifaya zorlandı. Avrupa veya ABD’de az ilgi görmesine rağmen, kitlesel ve sürekli protesto Haiti’yi bir kez daha devrimin olmasa da çöküşün eşiğine getirdi. Son derece gerici ve kutuplaştırıcı rejimler, Brezilya’daki Bolsonaro ve Hindistan’daki Modi’den Macaristan’daki Orbán’a kadar her yerde gerginliği daha da artırdı. Yemen, Filistin ve Keşmir, siyasi sağkalımları için yeni derin tehditlerle karşılaştılar. Fazlasıyla dallanıp budaklanmış ve söylenemeyecek kadar çok sınır boyunca işçiler, göçmenler ve beyaz olmayanlar; herkesin önünde, dünyayı şekillendiren gerçek öncelikleri ortaya çıkaran bir vahşetle muamele gördüler. 2019 seferberlikleri için geniş bağlam fazlasıyla tanıdıktır ve bu önceliklerin ve hemen ortaya çıkan sonuçlarının özünde yapısal kalitesine tanıklık etmektedir: neoliberal ekonomi politikalarının giderek daha tahammül edilemez hâle gelen sonuçları; kemer sıkma, kitlesel işsizlik, grotesk eşitsizlik ve düpedüz yoksulluğun sosyal maliyetleri; otoriter ve faşist rejimlerin başkasını günah keçisi hâline getiren eğilimleri; güvencesizlik ve geleceğe dair artan umutsuzluğun acımasız tecrübesi – hepsi iklim değişikliği, çevresel bozulma, savaş çığırtkanı şovenizm, köleliğin ve ırkçılığın miraslarıyla birleşti. Covid-19’un yayılmasını önlemek için alınan en güçlü tedbirler bile, bu yapısal problemleri irdelemek için elbette hiçbir şey yapmayacaktır ve birçok yönden ve birçok yerde, bunları zaten yoğunlaştırdılar bile. İster sağlık hizmetlerine erişme ister ay sonunu getirmenin bir yolunu bulma meselesi olsun, sınıf, ırk, ve zenginliğin ve ayrıcalığın eşitsizliğiyle şekillendirilen toplumlarda bir salgının etkisine dair “eşit” hiçbir şey yoktur.

Öte yandan, resmi olarak Covid-19’a yanıt olarak hükümetler ve şirketler tarafından atılan adımlardan bazılarının, gelecekte kendi nüfuslarıyla karşılaşacakları herhangi bir yüzleşmede onları büyük ölçüde güçlendirebileceğini görmek kolaydır. Göçmenlere ve “radikallere” [extremist] karşı uzun süren kampanyalara dayandırılmasına ve uyuşturucu ile teröre karşı bitmeyen savaşlarımız tarafından şekillendirilmesine rağmen, yeni istilacı gözetleme ve polis faaliyeti biçimlerinin hızla benimsenmesi zaten geri dönüşü olmayan bir noktaya işaret edebilir. Şimdilik İsrail, Çin veya Singapur gibi yerlerde bu tür adımlar en kolay şekilde atılabiliyorsa, diğer birçok hükümet (İtalya, İngiltere ve ABD dahil), büyük teknoloji şirketlerinin yardımıyla dijital gözetim ve diğer güvenlik önlemlerini, net bir sonu olmayacak şekilde güçlendirme fırsatını çoktan yakalamıştır.

Göstericiler, Kolombiya’nın Bogota kentinde 21 Ocak 2020’de Kolombiya Cumhurbaşkanı Ivan Duque hükümetine karşı bir protestoya katıldılar. REUTERS / Luisa Gonzalez

Bu, hikâyenin bir yönü. Ancak bu, en az iki faktörle karmaşıklaşıyor. Birincisi, birçok hükümetin, kamuoyu baskısı ile ve çoğu zaman en temel ilkeleri ve ideolojik refleksleriyle açıkça çelişkili bir şekilde, kamu sorunlarını kamuoyuyla ele alma ihtiyacını yeniden tasdik etme gerekliliğidir. Kuşkusuz, büyük ilaç firmaları, özel sağlık sektörü ve genel olarak kurumsallaşan sektör, pandemiden kâr elde etmek için mümkün olan her şeyi yapacaktır ve şimdiye kadar çoğu zengin ülkenin 2020’nin ekonomik bozulmasına (2008’deki Acil Ekonomik İstikrar Yasası’yla [banking bailout] oluşturulan modeli tekrar ederek) tepki verme şekli, altta yatan önceliklerinin net bir emaresini sunmaktadır. Bununla birlikte, İngiltere gibi bir yerde, Ulusal Sağlık Hizmeti’ne (NHS) açık bir şekilde saygı duyulması, tam anlamıyla evrensel bir kamu hizmeti olarak, siyasi yelpazeye hızla kendini empoze etti ve hatta ABD gibi bir ülkede bile benzer bir kamu hizmetine destek önümüzdeki aylarda önemli ölçüde büyüyebilir. Daha fazla kamu baskısı, kısa vadeli refah ve gelir desteği biçimlerinin daha uzun ömürlü bir hâle getirilmesini talep edebilir. Feminist hareketlerin uzun süredir vurguladığı gibi, bakım ve toplumsal yeniden üretim politikaları da gelecekteki mücadelelerde giderek daha merkezi bir rol oynayabilir.

Diğer faktör bizi 2019 protestolarının daha çarpıcı yönlerinden birine geri döndürüyor: [protestoların] birçoğunun benzer şartlarda ve benzer zamanlarda benzer taleplerde bulunması ve benzer sorunlara benzer çözümler önermesi gerçeği. Lübnan ve Irak’ta olduğu gibi Şili veya Sudan’da da, çok sayıda insan mevcut şeyleri bütünüyle reddetmek için harekete geçti. Lübnan’ın mezhepçi politik sisteminin kitlesel olarak reddedilmesi, Şili’nin bütün yönetim sınıfının reddedilmesi gibi burada örnek teşkil etmektedir. ¡Que se vayan todos! [Hepsi gitmeli!], todos [hepsi] hakkında daha da geniş bir anlayışa sahip, geçerli bir slogan olarak kalmaktadır. Birçok yerdeki protestoların ana hedefi hâline gelen, bir sistem olarak, bir bütün olarak dünya sistemidir; öyle ki geçmişte hem içten hem de dıştan, güvenilir bölme ve yönetme araçlarıyla kontrol altında tutulmuştur. Birliğini ve karşılıklı bağımlılığının kapsamının tümünü fark etmeye başlayan bir dünyada bu eski tahakküm biçimlerine başvurmayı haklı göstermek daha zor olabilir. Bir ve aynı temel yasalara uygun olarak sömürüyor veya sömürülüyoruz. Tek bir ekonomik mantığın öngördüğü kurallara göre çalışıyor, üretiyor ve tüketiyoruz. Tek bir gezegeni paylaşıyoruz ve ortak felaket biçimlerinin gölgesinde yaşıyoruz.

Fotoğraf: EFE

Karşılaştığımız tehlikelerin çoğu herkes için aynı. Önümüzdeki aylarda ve yıllarda onlara hitap etme şeklimiz, dünyamızı tahakküm ve eşitsizlik içinde hâlihazırda yapılandıran farklılıkları pekala pekiştirebilir. Ya da pekiştiremez. Belki de her zamankinden daha fazla, bu sade alternatif şimdi gerçek bir siyasi tercih olarak açıkça ifade edilebilir.

Paris, 14 Mart 2020. Göstericiler ve polis arasında çıkan olaylar. LP / Philippe de Poulpiquet

7 Nisan 2020


Kaynak: https://www.radicalphilosophy.com/editorial/protests-lockdowns-and-then

Çeviri: Gamze Yılmazel

Leave a comment