Meksika, gazeteci olmak için dünyanın en tehlikeli yerlerinden biridir. Alexandra Ellerbeck’in moderatörlüğünde gerçekleşen bu konuşmada fotoğrafçı Emmanuel Guillén Lozano ve gazeteciler Alejandra Ibarra Chaoul ile Ginger Thompson, tekelleştirilmiş hakikat çağında basın özgürlüğünün mevcut durumunu tartışıyorlar.

21 Şubat 2019

Emmanuel Guillén Lozano, Meksika’nın güneyindeki Michoacán’da bir grup silahlı adam, 2011 yılında Felipe Calderón tarafından kartellere karşı savaşın ilan edildiği yer. O zamandan beri devlet; uyuşturucu kartelleri, ordu ve diğer silahlı siviller gruplarının varlığı nedeniyle kesintisiz bir şiddet döneminden geçti, 2014
© sanatçı ve Bronx Belgesel Merkezi’nin izniyle

Alexandra Ellerbeck: Emmanuel ile başlamak istiyorum. Projenize çok kasvetli bir başlık verdiniz, Blackness [Siyahlık], ve oldukça şaşırtıcı bazı şeyler belgelediniz. Meksika’daki uyuşturucu savaşının etkilerine yönelmenize ne sebep oldu?

Emmanuel Guillén Lozano: Biz üç fotoğrafçının çalışmalarını sunuyoruz; Mauricio Palos, Félix Márquez ve ben. Mauricio Palos, Meksika’daki bazı gazetecilerin nasıl çalıştıklarını, işlerini hangi koşullar altında sunduklarını takip etmeye odaklanıyor. Félix Márquez, memleketi Veracruz’da öldürülen bazı gazetecilerin kişisel eşyalarını belgeliyor. Benim çalışmam, sicarios gruplarını [uyuşturucu kartelleriyle ilişkilendirilen tetikçiler] şiddet tarafından sekteye uğrayan topraklarda takip eden, ülkenin farklı bölgelerini keşfetmeye çalışan bir siyah beyaz görseller serisinden oluşuyor. Bence bu oldukça iyi bir kombinasyon çünkü çalışmam çevrenin kendisini ve onun ne kadar şiddetli olabileceğini göstermeye çalışıyor, Mauricio neler olup bittiğini belgelemeye çalıştıkları sırada gazetecileri takip ediyor ve Félix’in bu alanlar üzerine çalışmanın yan etkilerine ve bu yerlerde doğruyu söylemeye çalışanlara neler olduğuna odaklanıyor.

Ellerbeck: Alejandra, Meksika’da basın özgürlüğünü birkaç farklı açıdan araştırdın: gazetecilerin öldürülmesine yol açabilecek faktörleri, cezasız kalmayla ilgili konuları, suçların çözülmemesini inceledin ve şu anda gazetecilerin çalışmaları hakkında bir veri tabanı üzerinde çalışmaya başladın. Bize Meksika’daki basın özgürlüğü tehdidinin kapsamı ve araştırmanın bulguları hakkında biraz bilgi verebilir misin?

Alejandra Ibarra Chaoul: Meksika, basın özgürlüğü ile ilgili çok tuhaf bir vaka çünkü 2000’de demokrasiye geçişle birlikte çok şiddetli hâle geldi. Gazetecilere yönelik şiddete neden olan faktörleri nelerin şekillendirdiğini keşfetmek için biraz çalıştım, çünkü sadece genel bir şiddet ve uyuşturucu savaşı bağlamından kaynaklanmıyor, aynı zamanda yolsuzlukla ve hükümetin farklı seviyelerinden hesap verebilirlik eksikliğiyle de çok ilgisi var. Meksika, Batı Yarımküredeki gazeteciler için en tehlikeli ülkedir ve dünya çapında yalnızca Irak ve Suriye gibi ülkelerle karşılaştırılabilir. Muhabirlerin çatışma bölgelerinde ve çapraz ateşte öldüğü diğer ülkelerin aksine, Meksika’da gazeteciler hedef alınıyor ve çalışmaları nedeniyle susturuluyorlar. Çocuklarını okula götürürken, bir restoranda akşam yemeği yerken onları almaya geliyorlar.

Félix Marquez, 26 Temmuz 2011’de öldürülen Yolanda Ordaz’ın eşyası, 2018
© sanatçı ve Bronx Belgesel Merkezi’nin izniyle

Ellerbeck: Ginger, Meksika’da on yıldan uzun bir süre boyunca büro şefi olarak çalıştın. Mexico City’de bir büro yürütürken karşılaştığınız bazı zorluklardan ve ayrıca gazetecilere – ve Meksika’daki vatandaşlara – yönelik bu genel şiddet panoramasının ortasında, Amerikalı ve uluslararası izleyici için ne tür hikayeler bulmaya çalıştığından bahsedebilir misin?

Ginger Thompson: Ben – New York Times için – Meksika’dayken, ülke ilk hükmetmeyen parti başkanını [Vicente Fox] seçmişti. Biz onun hakkında ve onun özellikle adaletle ilgili kurumlar olmak üzere bağımsız kurumlar kurma mücadelesi üzerine yazmaya yoğun bir şekilde odaklandık; kaybedileceği belli bir savaştı. Meksika’daki yolsuzluk çok derindi ve çok uzun zamandır süregeliyordu. 11 Eylül, ABD’nin Meksika’ya olan ilgisini gerçekten raydan çıkardı, bu yüzden Fox birdenbire Meksika siyasetini belli bir yöne itmek için uluslararası bir desteğini yitirmişti. Yine de, Meksika’dan ayrılana ve Felipe Calderón başkan seçilene kadar şiddet bu şekilde patlamamıştı.

2006’da Meksika’dan ayrılana ve Washington bürosunda bulunana kadar uyuşturucu savaşı üzerine çalışmaya başlamamıştım. Uyuşturucu savaşına odaklanmam ABD’nin rolü ile ilgiliydi, çünkü bence çoğu zaman Amerika Birleşik Devletleri’nde bunun Meksika’nın sorunu olduğunu düşünüyoruz. Pek çok sorun Meksika’nın kurum eksikliğiyle ve orada derinlere uzanan yolsuzlukla ilgili, ama ABD, Meksika’da ve uyuşturucu savaşında gerçekten büyük bir rol oynuyor. Aslında, Felipe Calderón uyuşturucu savaşını başlattığında, Meksikalı elebaşlarının peşinden gitmek isteyen Amerika Birleşik Devletleri’nden büyük bir destekle başladı. Elebaşı stratejisi Meksika için yıkıcı oldu. Calderón temelde bu savaşı ABD’nin desteği, teşviki ve parasıyla başlattı ve bu savaşı, sivil toplumu sonuçlardan korumak için hazır olmayan kurumlara diretti. Elebaşlarını tutuklamak ve suç örgütlerini dağıtmak üzeresiniz, fakat sivil toplumu bu büyük tutuklamaların sonucunda meydana gelen uyuşturucu kaçakçıları arasındaki kavgalardan koruyacak mahkemeler ve polis kuvveti yok. Bu yüzden çalışmamın çoğu orada oynadığımız rol hakkındaydı, genellikle gizli tutulan bir rol, çünkü Meksika; halkının polisin, FBI’ın ve DEA’in Meksika topraklarında faaliyet gösterdiğini bilmesini istemiyor ve ABD hükümeti de aynı nedenlerle bunu gizli tutmak istiyor.

Mauricio Palos, La Ley del Monte, 2017
© sanatçı ve Bronx Belgesel Merkezi’nin izniyle

Ellerbeck: Emmanuel, bu, sergide gerçekten değindiğin bir şey. Mirası 2006 yılında Calderón yönetimindeki uyuşturucu savaşının başlangıcından [Enrique] Peña Nieto’nun şu anki idaresine kadar çiziyorsunuz. Son on yılda neler olduğuna dair kabaca bir zaman çizelgesi verebilir misin?

Lozano: Meksika eskiden, on iki yıl önce, gerçekten farklı bir ülkeydi. O zamanlar, tek narko-eyaletler Sinaloa ve Chihuahua gibi yerlerde vardı, ama barışın tapınağı olan başka yerler de vardı. Şu an size söyleyebilirim ki, barışın olduğu tek bir yer bile yok, Mexico City’de bile. Felipe Calderón’un savaşı, 2012’de Peña Nieto iktidara gelene kadar devam etti. Peña Nieto’nun yönetimi, stratejilerini değiştirmemeye karar verdi ve bu ya büyük bir hata ya da bilinçli bir karardı, çünkü herkes Meksika’da neler olduğunu biliyordu. Calderón yönetimi sırasındaki şiddetin zirvesinde, günde ortalama öldürülen kişi sayısı 50’ydi. Peña Nieto’nun yönetiminin ortalarında, ortalama günde 70 kişiye ulaştı. Bu son birkaç ayda, bu oran günde doksan kişiye yükselmişti. Habere çıkarkenki hâlinden daha kötü olmasına rağmen kimse orada neler olduğu hakkında konuşmuyor. Bence ölü sayısı yaklaşık 234.000 civarında ve bu resmi sayı, bu yüzden gerçek sayı çok daha yüksek olabilir. Meksika’da 34 bin kişi kayboldu. Meksika, son seçimlerden sonra kendisini çok özel bir anda buldu çünkü ilk defa federal hükümet sola doğru kayıyor.

Ellerbeck: Seçimle ve bunun Meksika için ne ifade ettiğiyle ilgili çok şey var, ama oraya gelmeden önce, çok ilginç bir şeyden bahsettin; bu da aslında şu anın bir nevi 2006’da olduğundan daha kötü olması. Uluslararası alanda daha az haber yapıldığını düşündüğünü söyledin. Ginger, durumu böyle mi görüyorsun?

Thompson: Evet, sanırım tüm seçim süreci bu ülkede çok az ele alındı. Bu seçim sezonunda yaklaşık 102 ya da 103 hükümet adayı – politikacı – vardı. New York Times, bu hikayeyi seçime iki veya üç gün kalana kadar pek yazmadı. Bence bunun birçok sebebi var. Bu ülke kendi politik çalkantısından geçiyor ve dünyada ele alacak birçok yer var, ancak bence Meksika’ya olan ilgi, özellikle, hazır gazeteciler hakkında konuşurken, buranın gazeteciler için yarımküredeki en tehlikeli yer hâline gelmesi sebebiyle düştü. Bence Meksika’da iyi çalışmalar yapıldı, ama hiç yeterli değil.

Emmanuel Guillén Lozano, Bir insan kafatası Coahuila, Meksika’da yol kenarında yerde duruyor, 2015 © sanatçı ve Bronx Belgesel Merkezi’nin izniyle

Ellerbeck: Alejandra, Meksika’da 234.000 kişinin öldüğü bu genel ortamda, basın özgürlüğü konusu nerede duruyor? Basın özgürlüğü krizi neden bu genel şiddet krizinin ortasında odaklanmamız gereken bir şey?

Chaoul: Gazetecilere yönelik şiddetin biçimleri, ne tür bir tehdide odaklandığınıza bağlı olarak değişir. Öldürülen gazetecilerden bahsediyorsak, gazetecilerin öldürüldüğü yerler her zaman şiddetin en fazla olduğu eyaletlerde değildir. Bu suçların %99,7’si çözülmedi, bu yüzden bu gazetecileri kimin öldürdüğünü aslında bilmiyoruz. Bu davaların hiçbiri bir sonuca varmadı ve hapishanede suçlu bir grup yok. Bu, muhabirler için riski hesaplamayı gerçekten korkutucu hâle getiriyor, çünkü tehdidin nereden geldiğini bilmiyorsanız, tehdidin ne zaman gerçek olduğunu ve ne zaman fiziksel şiddete yol açacağını değerlendirmek çok karmaşık hâle gelir.

Thompson: Bir gazeteciyi öldürmek ve herhangi birini öldürmek korkunç bir şeydir, ancak Meksika’da bir gazeteci öldürüldüğünde bu, demokrasiye bir saldırıdır ve sivil topluma bir mesajdır. Bu yüzden bu mesajlar önemlidir, çünkü Meksika sivil toplumunun kendisini 70-80 yıllık tek siyasi parti iktidarından kurtarmayı hedefleyen bu çabasını susturmaya yönelik bir siyasi amaç vardır.

Chaoul: Sana tamamen katılıyorum Ginger. Gazeteciler, biz Meksikalıların daha iyi kararlar vermeleri, valilerimizi ve temsilcilerimizi seçmeleri için bilgi sağlıyor ve bu bağlantı olmadan, sadece gazeteciler acı çekmekle kalmıyor, aynı zamanda tüm toplum, değişimi savunmak ve insanları sorumlu tutmak için bilgi ve temsilci eksikliğinden muzdarip oluyor.

Lozano: Meksika toplumunda, aynı zamanda dünyanın geri kalanında gazetecileri öldürmenin özel bir yolu var. Bazen sokakta vurulurlar ve benzeri şeyler olur, ancak aslında öldürülmeden önce işkence gören birçok gazeteci vakası da vardır. Her vakada, özellikle de memleketlerindeki hikayeleri çalışan gazeteciler olmak üzere, gazetecilik camiasının geri kalanına mesaj göndermeye çalışan özel bir şiddetin imzası vardır. Yerel gazeteciler tüm camianın en savunmasızlarıdır.

Félix Marquez, 2 Ocak 2015’te öldüren Moises Sanchez’in eşyası, 2018 © sanatçı ve Bronx Belgesel Merkezi’nin izniyle

Ellerbeck: Ne tür hikayeler ele alınmıyor? Tehdit nedeniyle bazı gazeteciler ne tür hikayelerden uzak durabiliyor?

Thompson: Sanırım Meksika’daki birçok haber kuruluşu şiddet suçu hakkında hiç yazmamaya karar verdi. Basitçe, her cinayeti ele almazlar çünkü bu cinayetlerin çoğu yerel yönetim üzerinde kontrol sahibi olan uyuşturucu örgütleri tarafından işlenir. Bu yerel gazeteciler, neredeyse hiç ücret almadıkları haber kuruluşlarında çalışıyor. Bu haber kuruluşları, hükümetten gelen reklamlarla yayınlanmaktadır, bu yüzden birçok yönden bağımsızdırlar, ancak en temelde de değildirler. Editörler bu finansmanı kaybetmekten korkarlar, bu nedenle muhabirlerinin, özellikle yerel düzeylerde birçok durumda bu uyuşturucu örgütleriyle aynı kulvarda olan hükümet için rahatsız edici hikayeler hakkında haber yapmalarını istemezler.

Son birkaç yılı Coahuila’da Allende adlı kentteki bir katliam hakkında bir hikaye yazarak geçirdim; bu katliamın gerçekleştiği ve düzinelerce, muhtemelen yüzlerce insanın ortadan kaybolduğu ve kimsenin aylarca bunun hakkında konuşmadığı yerde. İnsanlar polise bir şey söylemekten korktular, çünkü polis dahil oldu, ve ordu dahil olduğu için orduya, belediye başkanı da dahil olduğu için belediye başkanına. Coahuila’da, “Biliyor musun, Allende yaşandığında oradaydım. Haberini yapamadık. Haber yapmamıza izin verilmedi.” Bunu yapan muhabirler öldürülürler, ve sadece öldürülmezler, çocuklarının gözünün önünde öldürülürler. Sivil topluma “onu öldürebiliyorsak, bu oldukça kamuya açık haber kişisi, eğer onun koruması yoksa, sizin de yoktur” mesajını gönderiyorlar. İşte bu yüzden bu çok haince ve bu kadar önemli.

Mauricio Palos, La Ley del Monte, 2017
© sanatçı ve Bronx Belgesel Merkezi’nin izniyle

Ellerbeck: Emmanuel; Alejandra, riski hesaplamanın ne kadar zor olduğunu ve bir tehdidin nereden geldiğini bilmenin ne kadar zor olduğunu belirtti. Haber yaparken risk konusunda bazı deneyimlerin oldu. Bize nasıl bir yol izlediğinden biraz bahseder misin?

Lozano: Meksika’da riski hesaplamak gerçekten zor. Dünyanın bazı yerlerinde gerçekten açık alanlar, kırmızı bölgeler veya yeşil bölgeler var. Meksika tamamen kırmızı veya siyah bir bölgedir, bu nedenle kimin güvenilir olduğunu bilemezsiniz. Askeriye, ordu, donanma ve federal polis – Meksika toplumundaki her bir katman belirli bir düzeyde dahil oluyor, bu yüzden yön bulmak gerçekten zor. Deneyimlerime göre, üniversitedeyken tatillerimi bu yerlerde geçiriyordum, sadece merak ettiğim için. Muhtemelen oldukça aptalcaydı, ama bir şekilde gideceğim yerlerden bazılarında gezinmeyi öğrendim. Bir noktada, kartellerden tehdit almaya başladım. Kartellerden tehdit almaya başlasanız bile, bölgelerine girmediğiniz sürece güvenli bir bölge bulunabilir. Onlarla tekrar uğraşmadığınız sürece, muhtemelen sorun olmayacaktır – her durumda böyle değil, ama benim durumumda böyle oldu.

Beni en çok korkutan, Ayotzinapa’da kaybolan 43 öğrencinin davası üzerine çalıştıktan sonra olan şeydi. Burada birkaç yerde, New York Times Lens blogunda ve Avrupa’da yayımlandı. Bir noktada, aldığım tehditlerin yapısı değişmeye başladı. Şu an eşim olan sevgilimle Skype yapıyorduk. Her gün Skype kullanıyorduk. Bir yerden gelen yazı yazma sesini duymaya başladık – bizden değil, bir yerden. Birisinin masaya bir bardak su koyduğunu ve ikimizden de olmayan, çevreden gelen gürültüleri duyduk. Bir noktada bunların artık kartel olmadığını anlıyorsunuz, bu muhtemelen başka bir şey. Mexico City’ye bir kez gittim ve bana benim günün erken saatlerinde çekilmiş fotoğraflarımı göndermeye başladılar. Benim için ve birçok meslektaşım için işlerin doğası değişiyor. Hükümet bazı gazeteciler için bazen kartellerden daha tehlikelidir. Çoğu meslektaşım için, özellikle orada yaşarken, bu durumlarda yön bulmanın bir yolu yoktur.

Emmanuel Guillén Lozano, Guerrero, Meksika’nın dağ bölgesinde bir “hayalet kasaba”dan çıkan duman, 2010
© sanatçı ve Bronx Belgesel Merkezi’nin izniyle

Ellerbeck: Meksika hükümeti sık sık basın özgürlüğü krizinden ve organize suçla başa çıkmanın genel zorluklarından bahsediyor. Bu bahane hakkındaki düşüncelerinle ilgileniyorum. Bu tehditlerden kaç tanesi organize suçtan kaynaklanıyor? Kaç tanesi devlet aktörlerinden geliyor? Bu ikisi arasındaki ayrımı nasıl düşünmeliyiz?

Chaoul: Article 19 [ifade özgürlüğüne odaklanan kâr amacı gütmeyen bir insan hakları örgütü]; hackleme saldırıları, telefon tehditleri veya web sitelerinin klonlaması gibi bazı saldırıları araştırıyor. Onlara göre, bu saldırıların çoğu devlet memurlarından geliyor. Bununla birlikte, hükümeti organize suçtan ayıran çizginin yerel düzeyde çok daha belirsiz olduğunu düşünüyorum. Belediye düzeyinde hangisinin ne olduğunu belirlemek daha zor olacaktır, çünkü hepsi aynıdır. Sanırım daha yüksek hükümet seviyelerinde daha da karmaşıklaşıyor. Federal hükümet hakkında konuşurken, kötü niyetli yazılımlarla gazetecilere casusluk yaptıkları bilinmektedir. Bahane uydurmanın zorlaştığı yer işte burasıdır, çünkü onların organize suçlar olduğu pek inanılır değildir. Bunun yerine, güvenlik amaçlı olduğunu söylerler.

Thompson: Bence o kadar da zor değil. Zor olan, insanların bu şeyler için cezalandırılmasını sağlamak. Federal, eyalet düzeyi ve yerel düzeylerde üst düzey hükümet yetkilileri tarafından büyük bir çatışmanın kanıtı var, ancak bu insanlar için ceza almak neredeyse imkansız. Doğru, yerel düzeyde aynı insanlar. Federal düzeyde belki bir dereceye kadar ayrılık vardır. Ancak federal hükümetin gazetecilerin bilgisayarlarına ve telefonlarına sızdığı gerçeği kanıtlandı. Meksika’da elde etmesi gerçekten zor olan şey davadır ve bu değişene kadar geri kalanını değiştirmek epey zor olacaktır. Meksika’nın yapması gereken şeylerin kolay olduğunu söylemiyorum, çünkü değil. Bir başlangıç, basına veya siyasi aktörlere yönelik bu çok önemli saldırılardan sorumlu olan yüksek seviyedeki insanları yargılamak olabilir, ancak bence gizli anlaşmaların gerçek olduğuna dair çok sayıda kanıt var.

Félix Marquez, 3 Mayıs 2012’de öldürülen Guillermo Luna’nın eşyası, 2018 © sanatçı ve Bronx Belgesel Merkezi’nin izniyle

Ellerbeck: Aslında bu seçim hakkında biraz konuşmak istiyorum. Bu seçimin Meksika’da ne kadar büyük bir olay olduğunu abartmak zor. Bu büyük bir değişim, çığır açan bir durum. Sol eğilimli bir aday [Andrés Manuel] López Obrador başkanlığı kazandı ve partisi Morena, Kongre’yi kazandı ve yerel seçimlerin çoğunu da aldı. Peki bu ne anlama geliyor? Suçun cezasız kalması, dava eksikliği gibi sorunları çözebileceği konusunda iyimser misiniz?

Chaoul: Ben iyimser olmayı seçeceğim. Sanırım gazetecileri korumanın anahtarı olabilecek bazı yasaları geçirmek için tartışılması gereken çok şey var. Kongrede yeteri kadar güç ve yasaları geçirmek ve değiştirmek için yeterli eyalet kongresi var. Akla gelen birkaç yasa var. Bunlardan biri iç güvenlik üzerinedir, temelde tehdit gibi görünen – kolayca muhabirler anlamına gelebilecek – herhangi bir şeyin gözetimine izin verir. Diğeri, Ginger’ın bahsettiği, hükümetin reklamları üzerinedir. İktidarı kullanmanın ve editoryal çizgileri dikte etmenin kurumsallaşmış bir yoludur. Bu değiştirilebilecek başka bir şey. Sayılar orada, mesele sadece yapıp yapmayacakları.

Emmanuel Guillén Lozano, Tamaulipas, Meksika’da karayolu üzerinde bir köprüden asılı cesetler, 2014 © sanatçı ve Bronx Belgesel Merkezi’nin izniyle

Ellerbeck: Her birinize, Meksika’daki basın özgürlüğü krizini çözmek için uluslararası toplumun ne yapması gerektiğini sormak istiyorum.

Lozano: ABD örneğinde, komşu olduğumuz için, ABD’nin Meksika’nın durumundaki rolü bağlamında daha fazla haber yapmaya ve buradaki büyük hikayeler hakkında daha fazla habere ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum. Tüm ihtiyacımız olan bu. İsteyebileceğimiz en az şey bu.

Chaoul: Sana katılıyorum ama ben biraz daha pragmatik olurdum. Benim dileğim finansman hakkında olurdu. Meksika bürolarınızı genişletin, bağımsız, araştırmacı bir haber merkezi oluşturun. Meksika’da gerçekten iyi bir habercilik var, Meksika’da gerçekten iyi foto muhabirler var. Hikayelerimizi tüketin, ama oraya biraz para da yatırın.

Thompson: İkisine de katılıyorum. Bence, basın ve Meksika’ya para gönderen senatörler ve kongre üyeleri olan vatandaşlar olarak, kötü aktörleri sorumlu tutmak önemli. Açıkçası ihtiyacımız olmayan tek şey bir duvar. Öyleyse söylenenlere ek olarak: mesuliyet ve birbirimize ne kadar bağlı olduğumuzu, Meksika’nın sorunlarının sadece onların sorunları olmadığını ve bu sorunların ABD’den fon ya da uyuşturucu tüketimiyle nasıl yönlendirildiğini anlamanın yollarını aramak. Hepimiz bu işin içindeyiz. Bence bu konuda daha fazla bilinç olsaydı, uzun bir yol kat edilirdi.

Alejandra Ibarra Chaoul, New York’ta yaşayan bir araştırmacı gazeteci, dergi yazarı ve araştırmacıdır. Alexandra Ellerbeck, Gazetecileri Koruma Komitesi Kuzey Amerika Program Koordinatörüdür. Ginger Thompson, New York Times ve Baltimore Sun’da Mexico City büro şefi olarak görev yaptı. Emmanuel Guillén Lozano, New York’ta yaşayan bir belgesel fotoğrafçısıdır.

Bu konuşma, 15 Eylül 2018’de New York’taki Photoville’de yapılan, United Photo Industries tarafından üretilen ve PhotoWings ile ortaklaşa sunulan, Philip ve Edith Leonian Vakfı ile Two Trees Management’ın ek desteği ile gerçekleşmiş halka açık bir konuşmadan uyarlandı. Bu konuşma, 12 Temmuz – 3 Ağustos 2018 tarihleri arasında Bronx Belgesel Merkezi’nde gerçekleşen Attacks on the Press: Mexico gezici sergisine denk geldi.

Çeviri: Gamze Yılmazel

Kaynak: https://aperture.org/blog/ellerbeck-mexico-freedom-of-press/

Leave a comment